Seyahat etmek isteyenlere ilham verecek bir isim: Emre Ünlü
Seyahat ederken varacağı yeri hedefleyenlerin aksine yolda olmanın ve dilediği yere dilediği zaman gitmenin kıymetini bilenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Emre Ünlü (37) de onlardan biri. Son üç yıldır tüm tatil planlarını otomobil yolculuğu üzerine kurguluyor. Kuzey ve Orta Avrupa’da bir güzergâh belirliyor ve kiraladığı araçla adı çok fazla duyulmamış köy ya da kasabaları görmek için yola koyuluyor. Posta gazetesinde yer alan bu haberde seyahat etmenin püf noktaları konuşulmuş…
Biraz kendinden bahsedebilir misin, nasıl bir hayatın var, neler yapıyorsun?
Uluslararası bir şirkette yönetici olarak çalışıyorum. Aslında beyaz yakalıyım. Oldukça yoğun tempolu bir iş hayatım var diyebilirim. Yaklaşık 15 yıldır çok farklı sektörlerde dijital alanda yöneticilik yapıyorum. Üniversite hayatım boyunca kendi girişimlerimi hayata geçirdim sonrasında ise kurumsal hayat geçtim. Genelde insanlar önce kurumsal şirketlerde çalışır sonra kendi girişimlerini yaparlar. Ben de tam tersi oldu. Bunun sebebi ise çıkan regülatif yasalar sonucunda girişimimi kapatmak zorunda kalmam.
Yoğun bir tempo… Nasıl yetişiyorsun?
Tabii bu yoğun tempoda insanın kendine vakit ayırması oldukça zor olsa da son dönemlerde sık sık tiyatroya, sinemaya gidiyorum. Kitap okumayı çok seviyorum her gün mutlaka 1 saatimi kitap okumak için ayırıyorum. Onun dışında tabii ki arkadaşlar olmazsa olmazdır. Doğa sporları ile de iç içeyim. Şehir dışında kamp yapmak, doğa da olmak zaten hep hayatımda olan bir şeydi. Bir yandan sırf merak ettiğim için yetenekli olduğumdan değil. Yağlı boya yapmaya ve yan flüt öğrenmeye çalışıyorum. Teknoloji ile aram oldukça iyi. Kendimi video, fotoğraf çekimleri ve düzenleme konusunda da ilerletmeye çalışıyorum.
Enerjine hayran kaldım… ‘Maşallah’ diyelim. Peki seyahat hayatının neresinde?
Hayatımın her anında, kitap okurken başka bir dünyaya yolculuk yapıyorum, şehirde bir yerden bir yere giderken tarihe geçmişe gidiyorum, gökyüzüne baktığımda yeni yerlerin hayalini kuruyorum. Hiç gitmediğim yerleri sürekli araştırıyorum yeni yollar rotalar oluşturuyorum.
Hem iş, hem bu kadar aktivite ve seyahat…. Bunların hepsini bir arada yapmak imkansız gibi dursa da ilham veriyor. İnsanları seyahat etmeleri konusunda motive etmek için neler söylemek istersin?
Çalışma hayatı ile birlikte gezmek aslında kolay değil fakat tatilleri ve bu süreyi nasıl değerlendireceğiniz size kalmış. Gidip 1 hafta boyunca aynı yerde sabit kalmak mı, yoksa her gün farklı yerleri görmek mi? Bu yüzden senelik tatillerimi buna göre düzenliyorum. Özellikle bayram tatilleri; genelde 1 hafta tatil oluyor sonraki bir haftayı da tatil olarak alıyorum ve 2 haftalık bir gezi planlıyorum. Yani 2 hafta boyunca her gün farklı yer. Benim tavsiyem de bu yönde olur. Her gün farklı yerler görebilecek şekilde kendinize bir plan yaparsanız emin olun çok daha güzel, keyifli ve heyecanlı dolu dolu bir tatil yaşarsınız.
Sana Instagram’da en çok sorulan sorular neler?
Instagram’dan birçok soru alıyorum ve hep de olumlu yönde. Genel olarak gelen sorular; fotoğrafın lokasyonuna nasıl gidebilirim? Ülkelere gitmeden önce tavsiye isteyenler, nerelere gidebilirim? Nereleri görmem gerekir? Araç ve otel fiyatları konularında sorular geliyor. İnsanların yeni yerler görmek istemeleri ve öğrenme çabaları heyecan veriyor bana.
“Ağaçlara takip için tuvalet kağıtları asmışlar”
Seyahat ederken yaşadığın ilginç olaylar oluyor mu?
Zaman zaman hiç beklenmedik sürprizlerle karşılaştığım oldu ama en güzeli yeni insanlarla tanışmak. Bunlardan en ilginci ve en keyiflisi benim için sanırım Slovakya’da başıma gelendi. Slovakya’da couchsurfing uygulaması üzerinden kalacak yer bulmuştum. Gece saat 23.00 gibi gideceğim yere ulaştım. Slovakya’ya 30 dakika mesafede küçük bir şehir. Yaklaşık 10 saat araç kullanmıştım ve yorgunluktan ayakta duracak halim yoktu. Tek derdim ve isteğim uyumaktı. Evinde beni misafir edecek olan 2 kişi o gece için arkadaşlarının yanına gitmek istediklerini söylediler ve beni de davet ettiler. O yorgunluğuma rağmen bunu kabul ettim. Çünkü farklı bir deneyim olacağını düşündüm. Gecenin yarısında ormanın içinde zifir karanlıkta araçla yol aldık. Etraftaki ağaçlara takip için tuvalet kağıtları asmışlar. Bir yandan da hiç bilmediğim bir yerde hiç tanımadığım insanlarla bir araçta karanlıkta ilerliyordum. Yaklaşık 15 dakika sonra gideceğimiz yere ulaştık. Ama her taraf karanlık ve hiç bir ses yoktu.
Ürkütücü…
5 dakika da ağaçların içinden telefonlarımızın ışıklarıyla tırmandık. Tırmanış bittiğinde yaklaşık 100 kişilik gençlerden oluşan bir grup bir ateşin başında vurmalı çalgılarla şarkı söylüyorlardı. Yüksek ağaçların altında çadırlar, gençler müzik ve ateş… Hayatımda yaşadığım en güzel gecelerden biriydi. Orada bulunan tek yabancı bendim ve böyle bir gecenin yılda 1 defa yapıldığını söylemişlerdi. Bir küçük anım da Danimarka’dan İsveç’e geçerken meşhur Oresund köprüsünde geçiş ücreti olarak verdiğim 60 Euro! Bu tabi hatırlamak istediğim bir anıydı.
Seni en çok etkileyen ülke neresi? “Ölmeden önce mutlaka görün” dediğin bir yer var mı?
Aslında gittiğim tüm ülkeler beni farklı özellikleriyle etkiliyor. Ancak bu soruya cevabım İtalya olur. İtalya’nın henüz güneyine gitmesem de her bölgesinde farklı bir kültür var. Beni en çok etkileyense İtalya’nın kuzeyinde yer alan Dolomitler yani İtalyan Alpleri. Yemyeşil vadilerin arasından çıkan yüksek dağlar, Alplerin arasında yer alan platolar, kendine özgü ahşap köy evleri ya da kulübeleri, her mevsim görülmeye değer. Benim herkese tavsiyem mutlaka Dolomitleri görmeleri olur.
Seni bu kadar etkileyen yerden biraz daha bahseder misin? Bu kadar etkileyen ne oldu?
Bu sorunun cevabı Dolomitleri canlı canlı görmekle verilebilir. Yemyeşil bir platonun ardında ihtişamlı Alpler, saatlerce izleyebileceğiniz müthiş bir manzara… İlk gördüğünüzde, “Ben burada hayatımın sonuna kadar yaşarım” diyebilirsiniz. Gün doğumunda ve gün batımında Dolomitler’in zirvelerinin kırmızıya döndüğünü göreceksiniz. Muhteşem bir görüntü. Bunun sebebi de Dolomitiler magnezyum zenginliğinden dolayı kırmızı renkli sivri kayalıklardan oluşması. Özellikle, Seiser Alm Alp di Siusi, Lago di Braies, Seceda ve Val di Funes sizi görür görmez etkileyecek yerler arasında. Açık ara gördüğüm yerler arasında büyüleyici doğası ve manzaralarıyla beni en çok etkileyen ve defalarca gitsem de her gidişimde ayrı bir keyif alacağım ve yeni güzelliklerle karşılaşacağımı bildiğim bir yer.
Peki… Seyahat etmek her zaman bize ‘lüks’ gibi görünüyor. Seyahat etmek için çok paraya gerek var mı?
Öncelikle yurt içi ve yurt dışı seyahat olarak ikiye ayırabiliriz. Mevcut döviz kuru durumundan dolayı yurt dışı seyahatler bulunduğumuz dönemde biraz daha maliyetli olabiliyor. Ama yine de yurt içi tatile göre daha uygun fiyatlı gidebileceğiniz ülkeler de mevcut. Balkan ülkeleri ve Ukrayna’yı hemen ilk sırada belirtebilirim. Seyahat etmek için paraya ihtiyacınız olup olmadığı nasıl gezdiğinize bağlı olarak değişir. Otostop çekerek sırtında çadırı ile gezen de var, bisikletiyle gezen de var. Ya da daha konforlu seyahati tercih edenler de var. Burada amaç nerelere gitmek istediğinizi belirlemekle başlıyor. Şehir gezmek isterseniz konaklama, yemek ve ulaşım için mutlaka maliyetiniz olacaktır. Ama çadırınızla gezen biriyseniz istediğiniz her yerde konaklayabilirsiniz. Burada da sadece yemek maliyetiniz çıkar. Benim gibi araçla gezmeyi tercih ediyorsanız bir de araç için maliyeti eklersiniz. Özellikle yurt dışı seyahatlerimde kullandığım bazı uygulamalarla konaklama maliyetimi sıfıra indiriyorum fakat buradan elde ettiğimi kârı yakıt olarak tekrar geri veriyorum.
Yeme-içme?
Yemek içinse genelde marketlerden gayet güzel yemek ve atıştırmalıklarla düşük maliyetle halledebiliyorum. Ama dağlarda çok güzel restoranlar da var. Yapacağınız gezi öncesi iyi bir planlama size ne kadar mâl olabileceği ile ilgili bilgi verebilir. Yukarıda da belirttiğim gibi seyahatinizin şekli paraya ihtiyacınız olup olmadığını belirler.
Gittiğin ülkelerde konaklamayı nasıl yapıyorsun?
Gezi planıma göre o gün nerede olacağımı biliyorum fakat bulunduğum yerde ne kadar zaman harcayacağımı bilmemle alakalı. O yüzden hava kararmaya başladığı anda konaklama için çeşitli uygulamalar üzerinden otelleri araştırıyorum ve genelde şehir dışında yer alan dağ otellerini tercih ediyorum. Oteller Avrupa’ya göre fiyat açısından normal olsa da Türk lirası ile hesap yapınca oldukça maliyetli bir duruma geliyor. Gün içinde hem araç kullanmak hem saatlerce yürümek yorucu olduğundan konforlu otelleri tercih ediyordum. Çünkü gerçekten iyi bir dinlenmeye ihtiyacım oluyordu. Sürüş ve gezi rota planımı detaylı bir şekilde yapıyorum fakat planlamalarımın içine otelleri dahil etmiyorum. İlk defa bu yaz kullanmaya başladığım Couchsurfing uygulaması ile konaklama meselesini çok daha keyifli ve eğlenceli bir hale getirdim diyebilirim.
Couchsurfing uygulaması nedir?
Couchsurfing, insanların birbirine yardım etmesi konsepti üzerine kurulmuş bir konukseverlik ağı. Bu ağ vasıtasıyla sizi gittiğiniz yerde ağırlayacak, konaklatacak istekli insanlara ulaşmanız mümkün. Bu uygulama ile lokasyon bazlı aramalar yaparak sizi evinde misafir edebilecek kişilere ulaşabiliyor ve konaklama için talep gönderebiliyorsunuz. Talep yolladığınız kişi profilinizi ve sizin için yazılmış yorumları okuduktan sonra kabul edebilir ya da reddedebilir. Konaklama talebiniz kabul edilirse misafir oluyorsunuz. Üstelik ücretsiz. İşin en güzel yanı ise yeni biriyle tanışıyorsunuz ve bolca sohbet güzel deneyimler. Avrupa’da çok yaygın kullanılıyor ve oldukça güvenli. Ağustos ayındaki turumda 15 gün boyunca farklı kişilerin evinde misafir oldum. Oldukça güzel ve keyifliydi üstelik gittiğim tüm ülkelerde yeni arkadaşlarım oldu. Bir kültürü keşfetmenin en iyi yoludur, Lokal insanlarla iletişimde olmak, onların yaşam tarzlarını görmek, gözlemlemek ve hatta yaşamak. Bu da önünüze konan altın bir tepsi aslında.
Fotoğrafların harika. Ne ile çekiyorsun fotoğrafları?
Öncelikle çok teşekkür ederim. Ben profesyonel bir fotoğrafçı değilim. Hatta fotoğraf makinem bile yok. Fotoğraflarımın çoğunu telefonla çekiyorum. Arkadaşlarımdan da ara ara fotoğraf makinesi alıyorum ama henüz iyi kullandığımı söyleyemem, öğrenmeye çalışıyorum. Günümüzdeki telefonları çoğu neredeyse profesyonel makineler kadar iyi fotoğraf çekebiliyor. Buradaki en önemli şey neyi gördüğünüz bakış açınız.
Belki bir sırdır ama eminim bu güzel fotoğrafları nasıl düzenlediğini merak edenler olacaktık. Kullandığın bir program var mı?
Aslında sır değil. Fotoğraflarımı Lightroom uygulamasında düzenliyorum. Telefonda düzenlemek istediğimde ise Snapseed uygulamasını tercih ediyorum. Ama alternatif gayet başarılı programlarda var tabii. Genelde profesyoneller photoshop’u da bu sürece dahil ediyorlar.
Sıradaki rotan neresi? Ne yapmayı planlıyorsun?
Bir sonraki rotam 28 Aralık’tan 8 Ocak’a kadar yine ağırlıklı Alpler olacak ama bu sefer kış seyahati planlıyorum aslında geçen sene yine aynı dönemde yapmıştım fakat şimdi İsviçre, Almanya ve Avusturya’yı çok daha iyi bildiğimden karlar içinde bu ülkelerin doğasını keşfedeceğim. Ve daha planlı bir seyahat olacak. Yine tek başıma olacağım, yine dağ yollarından gideceğim, yine sabah erken kalkacağım. Soğuğu iliklerime kadar hissedeceğim ama keyifli olacak. Karlı dağların arasından, bembeyaz bir dünyada yolculuk yapacağım. Seyahatim boyunca da hikayelerimi paylaşacağım.
Rotanı planlarken kriterlerin ne oluyor? Seyahate çıkarken yanına neler alıyorsun?
Yanıma aslında sadece fotoğraf ve video çekimi için gerekli cihazlar ve az sayıda kıyafet, sırt çantası ve mutlaka 2 çift spor ayakkabı ve sarı yağmurluk alıyorum. Saatlerce yürüyeceğiniz anların olması oldukça yüksek bir ihtimal. Bol bol fotoğraf çektiğim için hafıza kartları, taşınabilir şarj cihazı çantamın olmazsa olmazları. Her ne kadar yol haritamı dijital ortamda oluşturup buradan takip etsem de mutlaka basılı bir haritam olur. Emin olun harita üzerinde geniş bir açıdan bulunduğunuz noktayı anlamak, mesafeleri görmek dijital ortama göre daha iyi.
2019 Haziran ayında 11 gün, 12 ülke, 12 başkent gezmişsin. Bu turu uzun açmaktansa seni bu turda en etkileyen yeri anlatmanı istiyorum.
11 günde 12 ülke 12 başkent. Bu sefer de dedim ki biraz şehir gezeyim. Aslında çok şehir sevmem fakat Avrupa şehirleri gerçekten çok güzel. Hemen hepsinde bir old town var ve tarihi yaşayabiliyorsunuz. Gezmek sadece görmek değil, o şehirlerin ülkelerin tarihlerini, kültürlerini, yapısını öğrenmekte çok önemli ve değerli. Görkemli yapılar, müthiş mimariler, temiz sokaklar az katlı binalar. Farklı tatlar, sıcak kanlı insanlar… Bunların yanında hep merak ettiğim ve görmek istediğim İskandinav ve Baltık ülkerinin çekiciliği de vardı. Önümüzdeki yıl içinde Norveç, İsveç ve Finlandiya’nın en kuzeyine gitmek planlarım arasında yer alıyor, bu tur için de ön bir bilgi oldu aslında benim için.
Kuzey ülkelerinden başlayalım o zaman…
Kuzey ülkeleri turunda yaklaşık 6000 km araç kullandım. Münih’ten başlayıp Prag, Berlin, Hamburg, Danimarka- Kopenhag, Norveç- Oslo, İsveç – Stockholm, Finlandiya – Helsinki, Estonia – Tallin, Letonya – Riga, Litvanya Vilnius Polonya- Varşova, Slovakya- Bratislava, Avusturya – viyana ve sonra yine Münihte bitirdim. Her gün başka bir ülke de uyanmak, farklı bir kültüre uyanmak, farklı kahvaltılar tatmak, yeni insanlarla tanışmak, yeni mimariler görmek çok unutulmaz bir deneyimdi.
“Her yanından tarih ve sanat fışkırıyor”
Hamburg’un Amsterdam ve Londra karışımı bir şehir olması ve güzelliği, Kopenhag’In kendine has tarzı, Oslo’nun sakinliği, yeşilliği ve fiyordları, Stockholm’ün büyüleyici güzelliği, Helsinki’nin sıcaklığı, Tallinn’in eski ve muhteşem mimarisi, düzenli ve güzel sokakları olan Riga, içinde Uzupis isimli kendi özerk Cumhuriyeti olan küçük ve sevimli şehir Vilnius, tarihi ve modern yapıların bir arada olduğu Varşova, Bratislava, her yanında tarih ve sanat fışkıran Viyana. Tüm bu şehirlerde dolaşmak hepsinden farklı deneyim elde etmek hayatım boyunca elde ettiğim güzel ve keyifli deneyimlerden biri oldu.
“Köprü geçiş ücreti olarak ödediğim 60 Euro”
Kuzey ülkeleri turumda beni en çok etkileyen şey Kopenhag’dan İsveç’e geçerken Oresund köprüsünde köprü geçiş ücreti olarak ödediğim 60 Euro oldu. Şaka bir yana Stockholm’den Helsinki’ye 16 saatlik bir feribot yolculuğu ile geçtim. Aracınızla feribota bindiğiniz ve kendinize ait bir kamaranızın olduğu büyük bir Cruise gemisi aslında. Stockholm’den gemi demir aldıktan sonra gece 12 de alaca karanlıkta binlerce adanın arasından geçerken izlediğim o manzara olmuştu. Denizin ortasındasınız ve binlerce adanın arsından kızıl bir ufuk çizgisinde seyahat ediyorsunuz. Manzara ve o an hissettiklerimi tarif etmem zor. Büyüleyici manzaralar eşliğinde yol almak müthiş bir zevk.
Seyahat konusunda ne büyük hayalin ne?
Seyahat konusundaki en büyük hayalim tabi ki tüm dünyayı keşfetmek. Ve tabii aracımla. Yeni yerler görmek, yeni insanlarla tanışmak, yaşadığım deneyimleri insanlarla paylaşmak. Yeni ülkeler gördükçe mutlu olan, hayata bambaşka bir pencereden bakabilen birisiyim. Bir pick-up ya da arazi aracıyla bir de çadır sanırım bana yeter. Elbette karavanda olur fakat karavanla birçok noktaya gitmek özellikle de dağlık alanlara oldukça zor.
Dünyayı gezmeye ömür yeter mi?
Dünya gezisi zaten yapılıp bitirilecek bir şey değil. Keşfetme zehri bünyeye bir kez zerk olduktan sonra durmak çok kolay gibi görünmüyor. İnsanın kendine yapacağı en büyük yatırım olarak görüyorum. Bir de Türkiye şartları var tabii. Bu bahsettiklerim maliyetli şeyler. Sırtınıza çantanızı alarak da gezebilirsiniz, gittiğiniz yerlerde para kazanarak da gezebilirsiniz. Alternatif yollar var ve bunu uygulayanlar da var. Herkesin kafasındaki dünya turu mutlaka farklıdır. Kimi bisikletle, kimi motosikletle, kimi de otostopla…
Emre Ünlü’nin seyahat hikayelerini takip etmek için: Instagram: Emre Ünlü