Paris Moda Haftası Boyunca Şehirde Nerelere Uğramalı?
Christian Dior, Saint Laurent, Chloé, Givenchy, Loewe ve Louis Vuitton gibi yüksek moda markalarının 2024-25 koleksiyonlarını sergileyeceği Paris Moda Haftası, 25 Eylül-3 Ekim günleri arasında düzenleniyor.
Paris Moda Haftası Boyunca Şehirde Nerelere Uğramalı?
Christian Dior, Saint Laurent, Chloé, Givenchy, Loewe, Louis Vuitton ve daha birçok yüksek moda markası 2024-25 koleksiyonlarını, moda haftalarının en prestijlisi olan Paris’te, 25 Eylül-3 Ekim günleri arasında sergilemeye hazırlanıyor. Moda haftaları sadece podyumlarda trendlerin nabzını tutmanız için değil, bir yandan da şehri deneyimlemeniz için harika fırsatlar yaratıyor. Paris Moda Haftası boyunca uğramanız gereken altı durağı mercek altına aldık.
Paris Moda Haftası Boyunca Ziyaret Etmeniz Gereken 6 Durak
Plaisir Palace
Musée Victor Hugo’ya ev sahipliği yapan Marais, Paris’in en cool mahalleleri arasında yer alıyor. Neo-Pop sana hareketine ev sahipliği yapan, Marais’de konumlanan Plaisir Palace ise hem butik hem sanat galerisi. Kurucusu Didier Barroso, 15 yıl boyunca çağdaş sanat deneyimi kazandıktan sonra diğer bir tutkusu olan modaya geri dönmeye karar vererek Marais’i açıyor. Gençliğinden bu yana aralarında Pierre Cardin ve Yves Saint Laurent’in de olduğu tasarımcı kıyafetleri toplayan Didier Barroso, Plaisir Palace’da 70’lerden 2000’lere dek dönemin ikonik moda parçalarını ve ezberbozan aksesuarlarını bir araya getiriyor. Moda haftasından geride kalan zamanlarda da modayla iç içe olmak istiyorsanız, Plaisir Palace Paris’i gezmeye başlamak için ideal bir durak.
Galerie Lafayette
1893 yılında Théophile Bader ve kuzeni Alphonse Kahn’ın Chaussée d’Antin sokağının köşesinde, küçük bir tuhafiyeci dükkanının içinde moda mağazası Galerie Lafayette’i açmasından bu yana, lüks mağazalar zinciri Paris’in en ikonik duraklarından biri oldu. 100 yılı aşkındır varlığını sürdüren, vintage bir atmosferde eşsiz bir alışveriş deneyimi arıyorsanız, Galerie Lafayette sizi ağırlamaya hazır. Güzellikten dekorasyona ve giyime dek kadın ve erkekler için sonsuz sayıda alternatifler sunan Galerie Lafayette’i özel kılan sadece vintage atmosferi değil, aynı zamanda şehrin en kaliteli Fransız yemeklerini sunan duraklardan biri olması. Alışverişten sonra keyifli bir lezzet yolcuğuna çıkmaya karar verirseniz, 1920’li yıllarda Paris’te popüler olan Art Deco tarzında dekore edilen, Fransız lüksünün sembolü olan Galerie Lafayette’in terasından şehri kuş bakışı deneyimlemeyi unutmayın, deriz.
Musée d’Orsay
Moda ve alışverişin ardından rotanızı sanata çevirmek istiyorsanız, Louvre Müzesi’ne sadece 15 dakika uzaklıkta olan Musee D’Orsay, listenize girmeye hazır. Empresyonizm ve Ekspresyonizm sanat akımına ait eserlerin neredeyse %70’ine ev sahipliği yapan Musee D’Orsay’in sanatçı listesi arasında yer alan isimler şöyle: Renoir, Monet, Manet, Degas, Cezanne, Van Gogh… Paris Moda Haftası sırasında şehir biraz daha kalabalık olacağından biletinizi öncesinde online olarak almanızda fayda var. Sanat turunda acıkırsanız Musee D’Orsay’in içinde yemek yemeniz için iki alternatif mevcut. Sanatla dolu atmosferin keyfine varıp, Fransız mutfağından lezzetleri uzun saatler boyu deneyimlemek istiyorsanız Musée d’Orsay restoranını; şehrin terasında manzaranın tadını çıkarmak, hızlıca bir şeyler atıştırmak ve kahve molası vermek için ise Café Campana’yı tercih etmelisiniz.
Septime
Fransız lezzetlerini profesyonel ellerden çıkan tabaklar eşliğinde deneyimlemek istiyorsanız, Michelin yıldızlı şef Bertrand Grébaut’nun Faubourg Saint-Antoine’daki eşsiz girişimi Septime restoranı, sizleri bekliyor. 2017 yılında Sürdürülebilir Restoran Ödülü’nün sahibi olan restoran Septime’da şef Bertrand Grébaut, mevsimlik hammaddelerle hazırlanmış, modern Fransız tabakları servis ediyor. Antik süslemeler ve büyük aynalarla kendine has bir iç mimariye sahip olan Septime, sınırlı sayıdaki masalarıyla rezervasyon konusunda biraz emek istiyor. Moda haftasındaki şehir yoğunluğunu göz önünde bulundurarak, Septime için rezervasyonunuzu üç hafta önceden yaptırmayı unutmayın, deriz. Yabani sarımsak turşusundan, incir yaprağı turtasına dek ilham veren lezzetler söz konusu emeğe değer.
Latin Quarter
Diğer adıyla 5’inci bölge olarak bilinen; Sorbonne Üniversitesi, Jardin des Plantes botanik bahçesi ve National Museum of Natural History’e ev sahipliği yapan, Paris’in Latin Quarter’ı (Latin Mahallesi) turistlerin muhakkak uğraması gereken bir bölge. Voltaire ve Marie Curie gibi ünlülerin mezarlarını barındıran, görkemli Panthéon binasına ev sahipliği yapan Latin Quarter’ın en ilgi çekici yanlarından biri ise bağımsız sinemaları tüm ihtişamıyla kucaklaması. Fransız Yeni Dalgası akımı yönetmenlerinin 50’li, 60’lı yıllarda en sık takıldığı, ikonik Le Champo’ya ev sahipliği yapan Latin Quarter; aynı zamanda Quentin Tarantino’nun Paris ziyaretlerinin de favori durağı.
BnF Richelieu
Henri Labrouste’un tasarladığı, sanat kitapları arşiviyle ünlü BnF Richelieu (Fransa Ulusal Kütüphane Müzesi) bir okuma salonu ve araştırma kütüphanesinden çok daha fazlası. 20.000’den fazla kitabın yer aldığı, 160 ayrı okuma salonuyla göz dolduran BnF Richelieu; 300’üncü yıldönümüne özel olarak geçtiğimiz sene, 2022’de tam kapasite hizmet vermeye başlamıştı. BnF Richelieu zengin tarihi, enfes mimarisi ve kültürel şöleni ile Paris’in muhakkak uğranması gereken durakları arasında yer alıyor. Fransa Ulusal Kütüphane Müzesi’nin sembolik odası ise Oval Salonu. Bizans dönemi kubbelerinden ilham alınarak inşa edilen, metal ve camın muhteşem birleşimini gözler önüne seren Oval Salonu, 1897 yılında Jean-Louis Pascal tarafından yapılmış. Binanın görkemini dışardan tam olarak fark edemeyebilirsiniz, aldanmayın, aman dikkat deriz.