İstanbul’un Tarihi Lezzet Durakları
Farklı kültürlerin bir araya geldiği İstanbul, bu kültürlerden beslenen ve geçmişi yıllar yıllar öncesine uzanan kozmopolit bir mutfağa sahip. Osmanlı saraylarından geleneksel tarifler, Ermeni ve Rumların özel yemekleri ve Anadolu’nun dört bir yanından gelen farklı lezzetlerin hepsinin en iyi örnekleri İstanbul’da sunuluyor. Şehirde kiminin tarihi 1800’lere kadar uzanmasıyla başarısı ve lezzeti tescillenmiş tarihi lokantalar bulunuyor.
Mütevazi görünümlü esnaf lokantalarından vitriniyle sokaktan geçen herkesi davet eden pastanelere, işte mutlaka deneyimlemeniz gereken ünlü lezet durakları.
Konyalı 1897
Konyalı 1897’de Sirkeci’de küçücük bir lokantada başlayan geçmişini günümüzde şehrin en simgesel tarihi yapılarından olan Topkapı Sarayı’nda sürdürüyor. Muhteşem bir Boğaz manzarasının yanı sıra Osmanlı mutfağından geleneksel lezzetleri de sunuyor misafirlerine. Bu tarihi lokanta zamanında Atatürk’ten Kraliçe 2. Elizabeth’e, Benazir Butto’dan Richard Nixon’a kadar sayısız önemli ismi da ağırlamış.
Tarihi Sultanahmet Köftecisi Selim Usta
Meşhur Sultanahmet Köftesi’nin isim babası olan Selim Usta’nın yerinde bir porsiyon ızgara köfte yanına piyaz, üstüne de irmik helvası… Yerli veya yabancı 1920’den beri yolu Sultanahmet’e düşen herkesin mutlaka bir kere tatmış olduğu ve tatması gereken lezzetlerden..
Kanaat Lokantası 1933
Üsküdar’ın mütevazi sakini 1933’ten bu yana açık ve halen ilk başladığı yerinde hizmet veriyor. Esnaf lokantası kategorisinde servis veren Kanaat Lokantası’nda zeytinyağlılardan tatlılara uzanan rengarenk bir lezzet yelpazesi bulacaksınız. En ünlü yemekleri orman kebabı, tandır, elbasan tava ve ekmek kadayıfı. Keçi sütünden yapılan dondurması da çok beğeniliyor.
Pandeli Restoran
Tarihi Mısır Çarşısı’nda yer alan İstanbul’un en ünlü restoranlarından Pandeli bugüne dek kimleri ağırlamadı ki? Kraliçe 2. Elizabeth, Audrey Hepburn, Robert De Niro ve Sean Connery bu ünlü isimlerden yalnızca birkaçı. Bir süreliğine kapanarak tarih ve lezzet tutkunlarını üzse de, 2018 yılında tarih kokan ruhuna uygun olarak yeniden hizmete açıldı.
Meşhur Filibe Köftecisi
1893’te açılmış ve Türkiye’nin en iyi köftecileri arasında seçiliyor sıkça. Köftesi kadar piyazıyla da nam salmış bir lokanta. Yaklaşık 1-2 sene önce eski tarihi yerinden taşınsa da sadece birkaç metre öteye taşınmış yani hala aynı yerde. Köftesinin lezzeti hakkında internette çarşaf çarşaf övgüler bulabilirsiniz. Fakat porsiyonların küçüklüğü insanın hevesini kursağında bırakıyor. O yüzden giderseniz 1.5 porsiyondan az söylemeyin deriz, tadını doya doya çıkartın. Sirkeci taraflarındaysanız mutlaka uğranması gereken oldukça ye-kalk bir lokanta.
Tarihi Bankalar Lokantası
Karaköy’de Bankalar Caddesi’nde bulunduğu için daha çok banka çalışanlarının uğrak yeri olan bu lokanta 1947’de açılmış. Bankalar Lokantası lüks bir esnaf lokantası olarak nitelendirilebilir. Balık, tavuk ve et çeşitlerinden oluşan ızgara menüsü sabit, ancak hazırlanan diğer çeşitler her gün değişiyor.
Köfteci Arnavut
Balat’ta 1937’den beri var olan, aslında Mavi Köşe ismiyle açılsa da ününü Köfteci Arnavut olarak yaymış lokanta. Köftesi, piyazı, ciğeri, kıbrıs tatlısı ve şimdilerde çok bilinse de eskiden çok daha az duyduğumuz trileçesiyle (arnavut tatlısı olarak da geçiyor) meşhur olmuş, zaten olayı da çok fazla çeşit yapmak yerine çok lezzetli birkaç çeşidini devam ettirmek. Aman trileçe zaten her yerde var demeyin, giderseniz mutlaka deneyin gerçekten farkı anlayacaksınız. Küçük ve az yemek seçeneği olan bir yer olduğu için birazcık ye-kalk konseptli. Köfte ve tatlı her gün var, ciğer sadece salı ve cuma günleri çıkıyor.
Hacı Abdullah Lokantası
Beyoğlu’nun bir ara sokağında bulunan Hacı Abdullah’ın 1888 yılında başlayan serüveni günümüze dek “ustadan çırağa” şeklinde gelmiş. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde Karaköy’de açılan lokanta birkaç kez isim ve lokasyon değiştirse de, lezzeti o dönemden bugüne aynı kalmayı başarmış. Turşu ve kompostoların sıra sıra dizildiği renkli vitriniyle dikkat çeken lokantada kuzu tandır, elbasan tava, hünkar beğendi, gibi et yemeklerinin yanı sıra çeşitli sebze yemekleri de bulunuyor.
Yanyalı Fehmi
Dedesi Yunanistan Yanya’dan göç etmiş olan Fehmi Efendi’nin 1919’da, zamanında sarayda aşçı olarak çalışmış ustası Hüseyin Efendi ile açtığı Türk Mutfağı lokantası bugün hala aynı yerinde. Çorbaları, zeytinyağlıları, islim kebabı, elbasan tava, paşa kebabı gibi et yemekleri ünlü.
Orient Ekspres
1883 ile 1977 yılları arasında, Paris – İstanbul hattında servis veren Express d’Orient, yani Doğu Ekspresi, döneminin en ikonik trenlerindendi. Ünlü politikacılardan sanatçılara birçok kişiyi İstanbul’a taşırdı ve dolayısı ile Orient Ekspres restoranı ile birlikte Sirkeci Garı ülkenin dışarıya karşı yüzüydü. Artık Express d’Orient yok ama restoran hala misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. 50’lerdeki görkemi olmasa da, Türk yemekleri servis eden mutfağı ile dünyanın en iyi gar restoranları arasına girmiş. Ayrıca hala Sirkeci taraflarını ziyaret eden turist gruplarının uğradığı yerlerden.
Tarihi Meşhur Kurufasülyeci Erzincanlı Ali Baba
Süleymaniye Cami’nin yan sokağında 1924’ten beri vızır vızır işleyen bir işletme. Elbette mutfağın imza yemeği kuru fasulye ama menüde başka Osmanlı mutfağından kebaplar ve güveçler gibi seçenekler de var. Yemeğin üstüne gelen kabak tatlısı da ayrı bir güzel.
Baylan Pastanesi
Kadıköy Çarşı’da bulunan Baylan Pastanesi, İstanbullulara 1923’ten beri en tatlı lezzetleri sunuyor. İlk olarak Beyoğlu, ardından Karaköy’de şube açan Baylan, bugüne dek kapanmadan gelen, klasikleşmiş Kadıköy şubesinin kapılarını ise 1961’de açmış. Kup Griye adlı dondurma, karamel, badem ve krema ile hazırlanan tatlısı mekanın en ünlü ve en özel lezzeti.
Vefa Bozacısı
Ünü hem tüm Türkiye’ye hem de dünyaya yayılan Vefa Bozacısı’nın yaklaşık 140 yıllık öyküsü, dördüncü nesille günümüzde de sürüyor. Vefa Bozacısı’nın lezzetli bozalarını birçok yerde bulmak mümkün olsa da Vefa Caddesi’nde 1876’da açtıkları tarihi dükkanda, sarı leblebi eşliğinde bu keyfi sürmek bambaşka bir deneyim.
Ali Muhiddin Hacı Bekir
1777 Yılından günümüze Osmanlı -Türk kültürünün bir parçası olan, lokum, akide şekeri, helva, ezme gibi ürünlerinin; tat ve kalitesi ile toplumun olduğu kadar Osmanlı Sarayının da güven ve takdirini kazanan Hacıbekir 3 nesil, Şekerci Başı olarak görevlendirilmiştir. Eminönü ve Kadıköy’de bulunan dükkanları mutlaka ziyaret etmelisiniz..
Şekerci Cafer Erol
Vitrini ile sizi kendine çeken Şekerci Cafer Erol tam olarak 1807 yılında açılmış! yani İstanbul’un eski ve kaliteli birkaç şekercisinden biri. Dondurmasından ezmesine, akide şekerinden lokumuna say say bitmeyen epey uzun bir favoriler listesi var. Beş şubeleri bulunuyor ama Kadıköy’deki eşsiz… Bir sürü geleneksel tat bulabileceğiniz gibi, eski zamanları anımsatan hediyelik eşyalar bile satın alabilirsiniz buradan.
Meşhur Sarıyer Börekçisi
Sarıyer Börekçisi adı altında birçok börekçi açılsa da ”Meşhur Sarıyer Börekçisi” 1895’ten beri Sarıyer’de ve bilinenin aksine başka şubeleri de yok! Her gün taze çıkan sıcacık börekleri ve boğaz manzarasıyla İstanbul’un en eski ve en lezzetli börek yapan yerlerinden. Özellikle kıymalı böreği dillere destan olsa da bütün böreklerinin çok lezzetli olduğunu söylemekte fayda var.
Kör Agop Meyhanesi
1938 yılından beri Kumkapı’da 3-4 masayla açılmış İstanbul’un en eski meyhanelerinden biri. Özellikle balık çorbası ve mezelerinden topik ve sıcak pilakisi en sevilenlerinden. Çok büyük veya çok çeşide sahip olan bir meyhane değil ama otantikliğini koruyor.
Tarihi Cumhuriyet Meyhanesi
Beyoğlu’nun gediklilerinden Tarihi Cumhuriyet Meyhanesi, 1920’den bu yana hizmet vererek şehrin en eski meyhanelerinden biri olma unvanını elinde bulunduruyor. Eski İstanbul’un nostaljik atmosferinde, eski usül fasıl, rakı ve meze keyfi yapmak için ideal.
Agora Meyhanesi 1890
Agora Meyhanesi yaklaşık 120 yıllık bir meyhane ve son birkaç senedir yönetmen Ezel Akay da buranın ortaklarından. Bir iki sokak ötede Balat Agora Meyhanesi adında başka bir meyhane var ve asıl eski olana gitmek isteyenler karışıklık yaşamamak için dikkatli olmalılar. Agora Meyhanesi İstanbul’un en eski ve salaş meyhanelerinden.
Son olarak; Rejans Rus Lokantası
Rus ihtilalinden kaçan 3 arkadaşın, 1932’de İstanbul’a gelip Turkuaz adlı Rus Restoranı’nı (1924) devralması ile başlayan neredeyse asırlık hikaye… Atatürk’ün her geldiğinde 2 numaralı masayı ayırtması ile bilinen ve 1938’den beri de onun masasını rezerve tutan restoran 2015’te kapandığında bir tarihi değeri daha yitirdiğimize kahrolduğumuz Rejans tekrar açılmış! 360’ın kurucularından olan Güney Afrikalı şef burayı tekrar hayat döndürmüş, hem de aynı yerde, aynı ambiyansta (renove edilip, elden geçmiş tabi). Menü geliştirilmiş, Rus yemeklerine başka ülkelerden lezzetler de eklenmiş.